27 Ocak 2016 Çarşamba
25 Ocak 2016 Pazartesi
24 Ocak 2016 Pazar
GERÇEK YAŞANMIŞ BİR OLAY GÜLMEKTEN KIRILACAKSINIZ...
Bu olay gerçek hayatta olmuş ve basına yansımış bir olaydır. Büyükşehir Belediyesi Kuruluşlarından KİPTAŞ'ın Genel Müdür Yardımcısı Emin Batur'a, şantiyelerden birinde meydana gelen bir kaza sonunda kazaya maruz kalan duvarcı ustasının yazdığı tutanak:İş kazası tutanağına planlama hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek, ayrıntılı anlatmamı istemişsiniz. Şu anda hastanede yatmama neden olaylar aynen aşağıda anlattığım gibi olmuştur:
Bildiğiniz gibi ben bir duvarcı ustasıyım.İnşaatın 6. katındaki işimi
bitirdiğim zaman biraz tuğla artmıştı, yaklaşık 250 kg . kadar olduğunu
tahmin ettiğim bu tuğlaları aşağıya indirmek gerekiyordu. Aşağıya indim!
bir varil buldum, ona sağlam bir ip bağladım, 6. kata çıktım ipi bir
çıkrıktan geçirip ucunu aşağıya salladım.Tekrar aşağıya indim ve ipi
çekerek varili 6 kata çıkardım.İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp
tekrar yukarı çıktım. Bütün tuğlaları varile doldurdum.Aşağı indim,
bağladığım ipin ucunu çözdüm. İpi çözmemle birlikte birden kendimi
havada buldum. Nasıl bulmayayım ben yaklaşık 70 kiloyum. 250 kg lık
varil süratle aşağıya düşerken beni yukarı çekti. Heyecan ve
şaşkınlıktan ipi bırakmayı akil edemedim. Yolun yarısında Dolu varille
çarpıştık. Sağ iki kaburgamın burada kırıldığını sanıyorum. Tam yukarı
çıkınca 2 parmağım iple beraber çıkrığa sıkıştı. Parmaklarımda bu sırada
kırıldı. Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa
saçıldı.Varil hafifleyince bu sefer ben aşağıya inmeye varil yukarı
çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık. Sol bacağımın
kaval kemiği de! bu sırada kırıldı. Can havli ile ipi bırakmayı akil
ettim.Başı mı yukarı kaldırdığımda boş varilin süratle üzerime geldiğini
gördüm. Kafatasımın da böyle çatladığını sanıyorum. Bayılmışım, gözümü
hastanede açtım.Cenabı Hak'tan tüm kullarını böyle görünmez kazalardan
korumasını diler, hürmetle ellerinizden öperim.
Duvarcı Ustanız LAZ OSMAN
Duvarcı Ustanız LAZ OSMAN
22 Ocak 2016 Cuma
Internet Download Manager Full İndir
Internet Download Manager Full İndir
Internet Download Manager indirme programı internet üzerinden dosya indirme işlemlerini çok hızlı ve pratik bir biçimde yapmamızı sağlayan indirme yöneticisidir.
Ayrıca video sitelerinden video izlerken ufak bir buton yardımı ile videoları indirme yapabilmektedir.
Internet Download Manager full sürümüdür.
Internet Donload Manager Özellikleri:
# Internet Explorer, Opera, Mozilla Firefox, Chrome ve diğer tüm tarayıcılarla sorunsuz çalışabilme
# Desteklediği tarayıcılarda bir linki tek tıklama ile indirme
# Hızlı indirme bağlantıyı son sürat kullanma
# İndirmeyi durdurup, kaldığı yerden devam ettirebilme
# İndirme zamanını belirleme
# Tamamlanan dosyalar için otomatik virüs denetimi
# Özelleştirilebilir arayüz
# Hızlı güncelleme
# Sürükle-Bırak desteği
# İsteğe göre 1-2-4-8 ve 16 kanaldan indirme yapabilme
# ZIP önizleme
# FTP, HTTP, HTTPS ve SHTTP protokollerini destekleme
# Olaylarda ses çıkartabilme
# Komut dizisi kullanabilme
Bu Versiyondaki Yenilikler: Windows 10 desteği eklendi Microsoft edge desteği Çeşitli video sitelerinde tespit edilen sorunlar giderilmiştir.
http://turbobit.net/080d2fdhrnue.html
21 Ocak 2016 Perşembe
20 Ocak 2016 Çarşamba
Photodex ProShow Gold Full v7.0.3514
Photodex ProShow Gold Full v7.0.3514
Photodex ProShow Gold programı mükemmel özelliklere sahip bir fotoğraf albümü oluşturma yazılımıdır. Yazılım ile bilgisayarınızdaki fotoğraflarınızı istediğiniz düzene göre slayt gösterisi, Video CD, DVD Disk, Video, çalıştırılabilir exe dosyası, ekran koruyucu biçimlerinde albüm haline getirebilirsiniz. 280 geçiş efektinden istediklerinizi gösterilerinizde kullanabilirsiniz. Ayrıca gösterilerinize sesler ekleyebilir, arkaplanlar koyabilirsiniz. Kullanımı çok kolay olan yazılımla neredeyse yapamayacağınız hiçbir işlem bulunmuyor.
Kolaylıkla İçerik Ekleme ve Slaytları Özelleştirme
# Bir gösteriye kolayca açıklama sürükleyip bırakma
# Fotoğraf, video klip ve müzik kullanma
# Canlandırma ve video klip düzenleme
# 100 üzerinde dosya türü için destek
# Herbir slayt için kendine özgü zamanlama ayarı
# Birçok slaytı kolayca hemen değiştirme
# PSD, PNG, TİFF ve GİF biçimleri için şeffaflık desteği
# Çizgisel slayt listesi veya sınıflama için 2 boyutlu gösterim
# Fotoğraflarınız için tek tıklama ile kendiliğinden doğrulama
Geçiş Efektleri ve Hareketler
# Yakınlaşma ve dönme ile oluşan "Ken Burns" stili geçiş efekti
# 280 üzerinde kaliteli geçiş
# Herbir geçiş için zamanlama denetimi
# Kuşbakışı gösterim içeren yatay hareketli fotoğraf desteği
# Her boyuttaki fotoğrafa yakınlaşma
# Her açıdan fotoğrafları döndürme
# Mükemmel sıralama için dizgi seçenekleri
# Geçişler üzerinde tam denetim
# Slaytlardaki geçişler için başlangıç zamanı ayarlama
# "Çevrinme" için hızlandırma tarzları ayarlama
Müzik ve Sesler
# Ses şiddetini denetleme
# Kesme, aydınlatma ve sesi çıkarma
# Müzikteki ses dalgalarını gösterme
# Tüm kişisel slaytlara sesler ekleme
# Ses CD'sinden müzik aktarma
# Slayt ve müzik geçişlerini kendiliğinden zamanlama
# Arkaplan konuşmalarını kaydetme
Geliştirilmiş İş Akışı
# Sınırsız ileri-geri alma
# Tam ekranda gerçek zamanlı önizleme
# Gösterileri kendiliğinden yedek alma ve çalışmaları güvenle kurtarma
# Gösterileri arşivlemek için klasör, CD veya DVD'lerde biriktirme
# Programlar arasında tümüyle bütünleşmiş araçlarla bir ileri bir geri küçültme işlemi Yüksek Verim
# Çift katmanlı sürücü ve medyalara destek
# DVD'lerde ve bilgisayarda tekrar oynatma için geliştirilmiş menü
# Yükse hızda ve kalitede videolar oluşturma
# Bir disk üzerinde çalıştırılabilir çoklu gösterimler oluşturma
# Kendi tanıtım gösterilerinizi ekleme
# Menüler içinde herbir gösteri için küçük öngösterim resimleri ve açıklamaları ayarlama
# Televizyon ve bilgisayarların her ikisinde takılı diskler üzerinde gösterileri oynatma
# En hızlı video oynatma özelliği
Gelişmiş Menü Yapılandırması ve Yazdırma
# Dahili DVD yazdırma
# Tümüyle özelleştirilebilir menüler
# Çeşitli çıktı biçimlerine sahip CD'ler oluşturma
# Sessiz VCD gösterileri ve Video VCD gösterilerinin her ikisini de oluşturma
# DVD ve VCD'lerin çoklu kopyalarını yazdırma
# Videolardaki titremeyi azaltan "Anti-flicker" filtresi
# NTCS ve PAL standartlarına destek
Çevrimiçi Gösteri Paylaşma
# Çevrimiçi gösteriler oluşturma
# Bir internet sitesinde gösterileri yayınlama
# Basit HTML diliyle kolayca bir internet sitesi ile bütünleşme
# Flash biçiminden daha kaliteli "ProShow" biçimi
# Photodex.com adresinde ücretsiz olarak gösterileri paylaşma
Video Dosyaları Oluşturma
# Standart MPEG1 ve MPEG2 video dosyaları oluşturma
# Video biçimini ve oynatımını denetleme
# Diğer uygulamalar için ProShow videolarını kullanma Desteklenen Çıktı Biçimleri
# Video Disk Biçimleri:DVD, VCD, SVCD, XVCD, XSVCD, CVD, MiniDVD
# Medya Disk Biçimleri:CD-R, CD-RW, DVD+R, DVD+RW, DVD, DVD-R, DVD-RW
# Dosya Biçimleri: .EXE, .SCR, .MPG, .MPG, .ISO, .CUE, .PX
Boyut:40-mb
Sıkıştırma: Rar / Şifresiz
Tarama: ESET Nod32 Av. / Durum Temiz
Platform: Windows tümü
http://turbobit.net/download/free/sasjgehn7sl5#
7 Ocak 2016 Perşembe
Hamza ve Şeyda
Hamza ve Şeyda birbirlerini çocukluklarından
beri çok seven iki sevgiliydi...
Birlikte büyümüşlerdi...
Ayrılmak akıllarının ucundan
bile geçmezdi...
Artık ikisi de evlenme çağına gelmişti...
Ve evlenmeyi düşünüyorlardı...
Herşey Hamza'nın evlilik teklifi yapmasına
ertelenmişti...
Ama Hamza da bir değişiklik vardı...
Eskisi gibi ilgi göstermiyordu
Şeyda'ya..
Ne olmuştu O'na..
Artık buluşmak
istemiyor, mesajlara doğru dürüst cevap
vermiyor, hiç aramıyordu...
Yoksa başkası mı vardı hayatında..?
Bu düşünceler Şeyda'yı çılgına çeviriyordu...
Sonunda dayanamadı ve neler olup bittiğini
öğrenmek için Hamza'yı aradı...
-Alo! -Nasılsın Hamza..?
-Elhamdulillah iyiyim, sen nasılsın..?
-Kaç gündür soğuk davranıyorsun, nasıl
olmamı beklersin..?
-Şeyyy bunları sonra konuşsak, şimdi camiye
girmek üzereyim...
ALLAH'a emanet ol...
Şeyda elinde telefonla kalakalmıştı...
Hamza camiye girdiğini söylemişti...
Oysa Hamza namaz kılmazdı..
Neden camiye gitmişti ki...
Yoksa namaza mı başlamıştı...!
Bir saat sonra bir mesaj geldi...
Hamza göndermişti..
Şunlar yazıyordu ;
"Günlerdir değiştiğimin ben de farkındayım..
Bu değişikliği de KURAN'a ve NAMAZ'a
borçluyum.. Evet ben namaza başladım..
Ve birçok şeyi bıraktım..
Tüm kötü huylarımla birlikte senden de vazgeçmek zorunda kaldım...
Çünkü zina yapmış oluyoruz..
Artık ne elini tutacağım, ne yanına oturacağım..
Gözlerine bile bakmaktan sakınacağım...
Lütfen bana kızma.. Seni seviyorum..."
Tahmini doğru çıkmıştı Şeyda'nın...
Demek ki bu yüzden kaçıyordu kendinden...
Zaten dine karşı hiç sempatisi olmayan Şeyda, Hamza'yı elinden aldığını düşünerek iyice düşman olmuştu Kuran'a, Namaz'a...
Ramazan Bayramı'ydı...
Öğle saati olmuş ama Hamza'dan ne mesaj gelmişti, ne de aramıştı...
Daha fazla bekleyemeden Şeyda aradı
Hamza'yı...
-Bayramın kutlu olsun Hamza...
-Seninki de MÜBAREK olsun Şeyda...
-Neden aramadın..?
-Yetimhanedeyim, fırsat bulamadım...
-Yetimhane mi? Senin ne işin var nerden
geldiği belli olmayan o pis çocukların
yanında..
Annesi babası bakmamış, sen mi bakıyorsun..
Ne kadar dar düşüncelere sahipsin...
Şeyda buna benzer cümleleri art
arda sıralıyordu...
Hamza: -Şeyda, dilerim ki ALLAH seni bunlarla
imtihan etmesin...
Bir hafta sonra...
Şeyda parkta oturmuş Hamza'yı bekliyordu..
Uzun süredir görmüyordu O'nu..
Hem kızgındı, hem özlemişti...
Hangi duygu ile karşılayacağını O da şaşırmıştı...
Hamza buluşmak istediğini söylemişti, O da koşa
koşa gelmişti...
Çok geçmeden Hamza da geldi...
Ama bambaşka bir insan olmuştu Hamza..
Şekil verdiği saçları yoktu, sıradan bir
şekilde taramıştı...
Top sakalı da yoktu, SÜNNET olan sakal bırakmıştı...
Ve o giydiği daracık kot pantolonlara, rengarenk ve üzerinde sevdiği sanatçıların resminin bulunduğu tişörtlere veda etmiş onların yerine, geniş pantolon ve yakasız bir gömlek giymişti...
Sanki Hamza değil de başkasıydı Şeyda'nın
karşısında oturan...
Üstelik tokalaşmak için uzattığı eli de tutmamıştı...
-Şeyda..!
Biliyorum bendeki bu değişikliğe alışman zaman alacak..
Sana istediğin kadar
zaman verebilirim...
Ama ben artık bu işin fazla uzamasını istemiyorum dedi ve elindeki
hediye paketini uzattı...
-Ne bu..?
-Aç bakalım neymiş, dedi gülümseyerek...
Şeyda paketi açtı heyecanla...
Ama heyecanı boşa çıkmıştı (kendince)..
O pahalı lüks hediyeler beklerken paketin içinden çıkanlar tepesini attırmıştı...
Pakette KURAN, BAŞÖRTÜSÜ, TESBİH ve GÜLSUYU vardı...
-Gülsuyu'nu bir arkadaşım Medine'den getirdi..
Efendimiz'in Ravza'sının kokusu . .
Daha cümlesi bitmemişti ki Şeyda gülsuyunun
kapağını açıp dökmeye başladı...
-Ne yapıyorsun diyerek yerinden fırladı
Hamza...
Elindekini alıverdi...
Şeyda'nın öfkesi geçmemişti...
Tesbihi alıp kırdı, taneleri etrafa saçıldı...
-Sen kendine eş değil köle arıyorsun...
Şu verdiğin kitap'ta öyle yazıyormuş..
Benden başka üç tane daha kadın almanı söylüyor..
Ben salak değilim..
Şuna bak bir de başörtüsü almış...
Başörtüyü köleler takar..
Ben özgür biriyim ve saçlarım da özgür kalmalı...
Dedi ve hışımla kalkıp gitti...
Hamza neye yanmalıydı...
Şeyda'nın doğrularını görmediğine mi, Kuran'a yapılan hakaretlere mi, kırılan tesbihe mi, dökülen gülsuyuna mı...?
Nasıl bir zihniyetle büyümüştü ki Kuran'ı böyle yanlış tanımıştı...
Şeyda o günden sonra
Hamza'yı hiç aramadı..
Telefonunu değiştirdi..
Çok geçmedi adresini de...
Artık birbirlerini çok seven iki genç ayrılmışlardı...
7 yıl sonra...
Hamza yine bir Ramazan Bayramı sabahı
yetimhaneden çıkmış bir parkta oturuyordu..
Evlenmemişti...
Çocukları çok sevdiği için oturup onları izlemekten hoşlanırdı...
Bir ara gözü bir çocuğa takıldı...
Üstü başı perişan halde bir kenarda sessiz sessiz ağlıyordu...
Hemen yanına gitti...
- Neyin var küçüğüm, neden oynamıyorsun..?
Çocuk burnunu çeke çeke konuşmaya
başladı...
-Bugün bayram..
Herkesin yeni elbisesi var, benim yok...
Herkes babası ile bir yerlere
gidiyor, benim babam bizi terketti..
Herkes annesiyle eğleniyor, benim annem çok hasta evde yatıyor...
-Baban yoksa ben varım, deyiverdi Hamza...
Çocuk anlamıştı ne dediğini...
Gözüne baktı tanımadığı adamın...
Elini uzattı Hamza...
-Gel seninle bir yere gidelim...
Korkma benden zarar gelmez sana...
Elinden tuttu çocuğun ve doğruca açık bir mağaza aramaya koyuldu..
Bulmuşlardı...
Çocuğa takım elbise aldı..
Yerinde duramayan çocuğa baktı ve derinlere daldı..
Şeyda ile evlenmiş olsaydı, belki kendisininde bu yaşlarda bir çocuğu olacaktı...
Öyle dalmıştı ki yanağına dokunan bir
öpücükle kendine geldi...
- Teşekkür ederim amca...
Hamza'nın ve çocuğun gözlerindeki sevinç
görülmeye değerdi...
-Hadi seni evine götüreyim...
Eve doğru giderken Hamza ev için birşeyler de almıştı...
Babasının olmadığını ve hasta olduğunu
söylemişti çocuk..
Evin önüne geldiler..
Hamza vedalaştı çocukla...
-Amca seni annemle tanıştırmak istiyorum..
-Ben de isterim ama eve girmem uygun
olmaz..
-Bir şey olmaz, hadi kırmayın beni.. İstemeden de olsa içeri girdi...
Evin içi perişan haldeydi...
Aldıklarını mutfağa bıraktı..
Mutfakta da kuru ekmekler dışında bir şey yoktu...
Sonra oturma odasında yatan kadına gözü
takıldı...
Galiba kanser hastasıydı..
Çünkü saçları dökülmüş, kel kalmıştı...
-Anne bak kimi getirdim sana...
Kadın oğluna döndü..
Onu takım elbise içinde görünce şaşırmıştı...
-Benim oğlum nasıl da yakışıklı olmuş, dedi...
O sırada Hamza içeri girdi...
Bu nasıl olurdu...
Karşısında duran Şeyda'nın ta kendisiydi... Her ikisi de donup kalmıştı...
Bu durum bir süre devam etti..
Sessizliği bozan küçük Hakan oldu...
- Anne bak bu amca bana bu elbiseyi aldı..
Evimize de bir sürü yiyecek aldı..
Artık aç uyumayacaksın...
-Küçüğüm annenle bana biraz müsaade verir
misin? Bir şey konuşacağım onunla...
-Tabi ki...
Sessizlik bir süre daha devam etti...
Şeyda başladı konuşmaya...
-Senden sonra biriyle evlendim...
Zengin ve modern biriydi..
Başta çok iyiydik...
Ama sonradan ruhsal sorunlar yaşamaya başladı ve benim kendisini aldattığımı düşünecek kadar paranoya hale geldi...
Ve beni eve hapsetti...
Beni kapattığı odanın penceresi bile yoktu..
Çocuğumu bile göstermiyordu bana... Aylarca orada kaldım.. Kısaca bana KÖLE gibi davrandı (derken mahcubiyetle başını öne eğdi)...
Sonra durumu düzeldi..
Ama bu arada ben kansere yakalandım...
(özgür kalacak dediği saçları artık yoktu)..
Hasta olduğum için üzerime kuma getirdi...
(Yıllar önceki söyledikleri geldi yine aklına)...
Sonra da beni ve oğlumu evden kovdu...
Oğlum şimdi yetim gibi büyüyor...
Ve sen yıllar sonra yine bir yetimi sevindiriyorsun yine...
Çok pişmanım...
Söylediğim her sözün cezasını çektim yeteri kadar...
Hamza konuşmuyor, Şeyda ise ağlıyordu....
Konuşmadan çıkıp gitti Hamza...
Ve ertesi gün...
Kapı çalındı...
Gelen Hamza'ydı..
Küçük Hakan Onu içeri davet etti...
Şeyda yatağında oturuyordu...
Hamza'yı görünce heyecanlandı...
Elinde bir paket vardı...
Bu paket yıllar önceki paketin aynısıydı...
Yoksa, yoksa içindekiler de aynımıydı..?
Paketi aldı ve heyecanla açtı paketi..
Evet aynı Kuran, aynı başörtüsü, aynı tesbih (Tesbih kırılmıştı evet ama Hamza taneleri tek tek toplamış tekrardan dizmişti) ve gülsuyu...
Kapağını açtı gülsuyunun..
Aynısı olup olmadığını anlamak istedi...
Kokladı, gayet güzel kokusu vardı hâlâ...
Aynısı olsaydı bozulurdu diye düşündü... Sanki içini okumuş gibi "Aynı gülsuyu" dedi
Hamza....
Bozulmadan durmuştu yedi yıl boyunca...
-Bunlar senin Şeyda..
Eğer pişmansan
biliyorum ki can atıyorsundur dinine dört kolla sarılmak için..
işte sana fırsat..
Kuran okumayı
bilmediğini biliyorum ama mealini oku..
Okuduktan sonra da kararını ver...
Yıllarca sakladım bunları..
Niye sakladığımı bilmeden..
Demek ki bu gün içinmiş...
Ve bir kitap daha çıkardı..
-Bu da senin.. Kitabın adı Hz. Fatıma..
Bir kadının örnek alması gereken büyük insanın
hayatı...
Bunu da oku...
Ve cebinden küçük bir kutu daha çıkardı...
-Bu da senin...
Yıllar önce almıştım..
O gün parkta vermeye fırsat bırakmadın..
15 gün sonra yine geleceğim, iyi düşün karar ver...
Ve arkasını dönüp gitti...
Kutuyu açtı Şeyda..
Evlilik yüzüğü vardı içinde..
Nasıl olur da evlenmek isterdi ki kendisiyle...
Kanserdi ve ölecekti...
Sonra gözü Kuran'a takıldı..
Elini uzattı almak için...
Hayır alamazdı..
Kuran'a abdestsiz dokunulmadığını biliyordu...
Yerinden kalktı usulca..
Daha önce gördüğü ve bildiği kadarıyla abdest aldı...
Tekrar Kuran'ı almaya yeltendi..
Hayır yine dokunamazdı...
Başörtüsünü aldı ve başını örttü...
Aynaya baktı..
Nasıl da güzel olmuştu...
Şimdi Kuran'ı alabilirdi...
Ve okumaya başladı...
15 gün sonra...
Hamza yine kapıdaydı...
Şeyda kapanmıştı ve ayağa bile kalkmıştı...
Gördükleri karşısında öyle memnun oldu ki hemen
"Helalim olur musun" deyiverdi...
Evlenmişlerdi...
Şeyda tedaviye devam ediyor..
Gittikçe iyileşiyordu...
Hz. Fatıma'nın hayatı onu öyle etkilemişti ki
her haliyle Onu örnek almaya çalışıyordu..
Şeyda'da ki bu büyük değişiklik de Hamza'ya
kendisinin yıllar önce nasıl değiştiğini
hatırlatıyordu..
Ikisi de doğru yolu bulmuşlardı...
Sürekli okuyup kendilerini geliştiriyorlardı...
Şeyda ölümden korkmuyordu artık...
Tam anlamı ile dört dörtlük bir mü'mine
olmuştu...
Bir yıl sonra...
Çok istedikleri hacc farizasını yerine getirmek
için uçağa binmişlerdi..
Hakan da yanlarındaydı...
Üçünün de içi içine sığmıyordu...
Lebbeyk Allahumme Lebbeyk nidaları ile
kutsal topraklara ayak bastılar...
Bir hafta olmuştu Medine'ye geleli...
Bir akşam vakti otelde Hamza Şeyda'ya
seslendi
"Hanım hadi namaza geç kalıyoruz"...
Ses vermedi Şeyda...
Tekrar seslendi
"Canım hadi ama geç kalıyoruz"..
Yine sesyok...
Yatak odasına doğru ilerledi Hamza...
Şeyda yatıyordu...
Anlamıştı...
O sonsuz yolculuğuna çıkmıştı...
"İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" diyerek
Şeyda'nın elini tuttu...
Elinde bir not vardı...
"Hamzam kendimi iyi hissetmiyorum...
Çok istemiştim kutsal topraklarda can vermeyi...
Galiba RABB'im
duamı kabul ediyor..
Vasiyetimdir: Beni senin
aldığın gülsuyu ile yıkasınlar"...
Cenaze işlemleri yapılmıştı...
Şeyda morga kaldırılmış ve Türkiye'ye gönderilecekti...
O gece Hamza uykuya daldı..
Rüyasında Hz. Fatıma'yı görmüştü...
Ve elinde o gülsuyu...
Şeyda'yı yıkıyordu Hz. Fatıma...
Ve mırıldanıyordu gülümseyerek
"Cennette arkadaş lazım bana" diyordu... Kan ter içinde uyandı Hamza...
Ve bir daha uyuyamadı...
Sabah hemen kalktı gülsuyunu aramaya başladı...
Yoktu..
Koşarak morga gitti..
Görevliye yalvara yakara Şeyda'nın bulunduğu kabini açtırdı...
"Bismillah" diyerek açtı yüzünü...
Şeyda öyle gülümsüyordu dişleri görünüyordu
bu gülümsemeden...
Elleri titredi Hamza'nın...
Ağlıyordu bir taraftan...
Öyle güzel kokuyordu ki naaşı insanı
büyülüyordu sanki...
Biraz daha açtı örtüyü...
Ve ve ve düşüp bayıldı oracıkta...
Gülsuyu kutusu boş bir şekilde orada
duruyordu...
Evet Şeyda Hz. Fatıma tarafından o gülsuyu
ile yıkanmıştı...
beri çok seven iki sevgiliydi...
Birlikte büyümüşlerdi...
Ayrılmak akıllarının ucundan
bile geçmezdi...
Artık ikisi de evlenme çağına gelmişti...
Ve evlenmeyi düşünüyorlardı...
Herşey Hamza'nın evlilik teklifi yapmasına
ertelenmişti...
Ama Hamza da bir değişiklik vardı...
Eskisi gibi ilgi göstermiyordu
Şeyda'ya..
Ne olmuştu O'na..
Artık buluşmak
istemiyor, mesajlara doğru dürüst cevap
vermiyor, hiç aramıyordu...
Yoksa başkası mı vardı hayatında..?
Bu düşünceler Şeyda'yı çılgına çeviriyordu...
Sonunda dayanamadı ve neler olup bittiğini
öğrenmek için Hamza'yı aradı...
-Alo! -Nasılsın Hamza..?
-Elhamdulillah iyiyim, sen nasılsın..?
-Kaç gündür soğuk davranıyorsun, nasıl
olmamı beklersin..?
-Şeyyy bunları sonra konuşsak, şimdi camiye
girmek üzereyim...
ALLAH'a emanet ol...
Şeyda elinde telefonla kalakalmıştı...
Hamza camiye girdiğini söylemişti...
Oysa Hamza namaz kılmazdı..
Neden camiye gitmişti ki...
Yoksa namaza mı başlamıştı...!
Bir saat sonra bir mesaj geldi...
Hamza göndermişti..
Şunlar yazıyordu ;
"Günlerdir değiştiğimin ben de farkındayım..
Bu değişikliği de KURAN'a ve NAMAZ'a
borçluyum.. Evet ben namaza başladım..
Ve birçok şeyi bıraktım..
Tüm kötü huylarımla birlikte senden de vazgeçmek zorunda kaldım...
Çünkü zina yapmış oluyoruz..
Artık ne elini tutacağım, ne yanına oturacağım..
Gözlerine bile bakmaktan sakınacağım...
Lütfen bana kızma.. Seni seviyorum..."
Tahmini doğru çıkmıştı Şeyda'nın...
Demek ki bu yüzden kaçıyordu kendinden...
Zaten dine karşı hiç sempatisi olmayan Şeyda, Hamza'yı elinden aldığını düşünerek iyice düşman olmuştu Kuran'a, Namaz'a...
Ramazan Bayramı'ydı...
Öğle saati olmuş ama Hamza'dan ne mesaj gelmişti, ne de aramıştı...
Daha fazla bekleyemeden Şeyda aradı
Hamza'yı...
-Bayramın kutlu olsun Hamza...
-Seninki de MÜBAREK olsun Şeyda...
-Neden aramadın..?
-Yetimhanedeyim, fırsat bulamadım...
-Yetimhane mi? Senin ne işin var nerden
geldiği belli olmayan o pis çocukların
yanında..
Annesi babası bakmamış, sen mi bakıyorsun..
Ne kadar dar düşüncelere sahipsin...
Şeyda buna benzer cümleleri art
arda sıralıyordu...
Hamza: -Şeyda, dilerim ki ALLAH seni bunlarla
imtihan etmesin...
Bir hafta sonra...
Şeyda parkta oturmuş Hamza'yı bekliyordu..
Uzun süredir görmüyordu O'nu..
Hem kızgındı, hem özlemişti...
Hangi duygu ile karşılayacağını O da şaşırmıştı...
Hamza buluşmak istediğini söylemişti, O da koşa
koşa gelmişti...
Çok geçmeden Hamza da geldi...
Ama bambaşka bir insan olmuştu Hamza..
Şekil verdiği saçları yoktu, sıradan bir
şekilde taramıştı...
Top sakalı da yoktu, SÜNNET olan sakal bırakmıştı...
Ve o giydiği daracık kot pantolonlara, rengarenk ve üzerinde sevdiği sanatçıların resminin bulunduğu tişörtlere veda etmiş onların yerine, geniş pantolon ve yakasız bir gömlek giymişti...
Sanki Hamza değil de başkasıydı Şeyda'nın
karşısında oturan...
Üstelik tokalaşmak için uzattığı eli de tutmamıştı...
-Şeyda..!
Biliyorum bendeki bu değişikliğe alışman zaman alacak..
Sana istediğin kadar
zaman verebilirim...
Ama ben artık bu işin fazla uzamasını istemiyorum dedi ve elindeki
hediye paketini uzattı...
-Ne bu..?
-Aç bakalım neymiş, dedi gülümseyerek...
Şeyda paketi açtı heyecanla...
Ama heyecanı boşa çıkmıştı (kendince)..
O pahalı lüks hediyeler beklerken paketin içinden çıkanlar tepesini attırmıştı...
Pakette KURAN, BAŞÖRTÜSÜ, TESBİH ve GÜLSUYU vardı...
-Gülsuyu'nu bir arkadaşım Medine'den getirdi..
Efendimiz'in Ravza'sının kokusu . .
Daha cümlesi bitmemişti ki Şeyda gülsuyunun
kapağını açıp dökmeye başladı...
-Ne yapıyorsun diyerek yerinden fırladı
Hamza...
Elindekini alıverdi...
Şeyda'nın öfkesi geçmemişti...
Tesbihi alıp kırdı, taneleri etrafa saçıldı...
-Sen kendine eş değil köle arıyorsun...
Şu verdiğin kitap'ta öyle yazıyormuş..
Benden başka üç tane daha kadın almanı söylüyor..
Ben salak değilim..
Şuna bak bir de başörtüsü almış...
Başörtüyü köleler takar..
Ben özgür biriyim ve saçlarım da özgür kalmalı...
Dedi ve hışımla kalkıp gitti...
Hamza neye yanmalıydı...
Şeyda'nın doğrularını görmediğine mi, Kuran'a yapılan hakaretlere mi, kırılan tesbihe mi, dökülen gülsuyuna mı...?
Nasıl bir zihniyetle büyümüştü ki Kuran'ı böyle yanlış tanımıştı...
Şeyda o günden sonra
Hamza'yı hiç aramadı..
Telefonunu değiştirdi..
Çok geçmedi adresini de...
Artık birbirlerini çok seven iki genç ayrılmışlardı...
7 yıl sonra...
Hamza yine bir Ramazan Bayramı sabahı
yetimhaneden çıkmış bir parkta oturuyordu..
Evlenmemişti...
Çocukları çok sevdiği için oturup onları izlemekten hoşlanırdı...
Bir ara gözü bir çocuğa takıldı...
Üstü başı perişan halde bir kenarda sessiz sessiz ağlıyordu...
Hemen yanına gitti...
- Neyin var küçüğüm, neden oynamıyorsun..?
Çocuk burnunu çeke çeke konuşmaya
başladı...
-Bugün bayram..
Herkesin yeni elbisesi var, benim yok...
Herkes babası ile bir yerlere
gidiyor, benim babam bizi terketti..
Herkes annesiyle eğleniyor, benim annem çok hasta evde yatıyor...
-Baban yoksa ben varım, deyiverdi Hamza...
Çocuk anlamıştı ne dediğini...
Gözüne baktı tanımadığı adamın...
Elini uzattı Hamza...
-Gel seninle bir yere gidelim...
Korkma benden zarar gelmez sana...
Elinden tuttu çocuğun ve doğruca açık bir mağaza aramaya koyuldu..
Bulmuşlardı...
Çocuğa takım elbise aldı..
Yerinde duramayan çocuğa baktı ve derinlere daldı..
Şeyda ile evlenmiş olsaydı, belki kendisininde bu yaşlarda bir çocuğu olacaktı...
Öyle dalmıştı ki yanağına dokunan bir
öpücükle kendine geldi...
- Teşekkür ederim amca...
Hamza'nın ve çocuğun gözlerindeki sevinç
görülmeye değerdi...
-Hadi seni evine götüreyim...
Eve doğru giderken Hamza ev için birşeyler de almıştı...
Babasının olmadığını ve hasta olduğunu
söylemişti çocuk..
Evin önüne geldiler..
Hamza vedalaştı çocukla...
-Amca seni annemle tanıştırmak istiyorum..
-Ben de isterim ama eve girmem uygun
olmaz..
-Bir şey olmaz, hadi kırmayın beni.. İstemeden de olsa içeri girdi...
Evin içi perişan haldeydi...
Aldıklarını mutfağa bıraktı..
Mutfakta da kuru ekmekler dışında bir şey yoktu...
Sonra oturma odasında yatan kadına gözü
takıldı...
Galiba kanser hastasıydı..
Çünkü saçları dökülmüş, kel kalmıştı...
-Anne bak kimi getirdim sana...
Kadın oğluna döndü..
Onu takım elbise içinde görünce şaşırmıştı...
-Benim oğlum nasıl da yakışıklı olmuş, dedi...
O sırada Hamza içeri girdi...
Bu nasıl olurdu...
Karşısında duran Şeyda'nın ta kendisiydi... Her ikisi de donup kalmıştı...
Bu durum bir süre devam etti..
Sessizliği bozan küçük Hakan oldu...
- Anne bak bu amca bana bu elbiseyi aldı..
Evimize de bir sürü yiyecek aldı..
Artık aç uyumayacaksın...
-Küçüğüm annenle bana biraz müsaade verir
misin? Bir şey konuşacağım onunla...
-Tabi ki...
Sessizlik bir süre daha devam etti...
Şeyda başladı konuşmaya...
-Senden sonra biriyle evlendim...
Zengin ve modern biriydi..
Başta çok iyiydik...
Ama sonradan ruhsal sorunlar yaşamaya başladı ve benim kendisini aldattığımı düşünecek kadar paranoya hale geldi...
Ve beni eve hapsetti...
Beni kapattığı odanın penceresi bile yoktu..
Çocuğumu bile göstermiyordu bana... Aylarca orada kaldım.. Kısaca bana KÖLE gibi davrandı (derken mahcubiyetle başını öne eğdi)...
Sonra durumu düzeldi..
Ama bu arada ben kansere yakalandım...
(özgür kalacak dediği saçları artık yoktu)..
Hasta olduğum için üzerime kuma getirdi...
(Yıllar önceki söyledikleri geldi yine aklına)...
Sonra da beni ve oğlumu evden kovdu...
Oğlum şimdi yetim gibi büyüyor...
Ve sen yıllar sonra yine bir yetimi sevindiriyorsun yine...
Çok pişmanım...
Söylediğim her sözün cezasını çektim yeteri kadar...
Hamza konuşmuyor, Şeyda ise ağlıyordu....
Konuşmadan çıkıp gitti Hamza...
Ve ertesi gün...
Kapı çalındı...
Gelen Hamza'ydı..
Küçük Hakan Onu içeri davet etti...
Şeyda yatağında oturuyordu...
Hamza'yı görünce heyecanlandı...
Elinde bir paket vardı...
Bu paket yıllar önceki paketin aynısıydı...
Yoksa, yoksa içindekiler de aynımıydı..?
Paketi aldı ve heyecanla açtı paketi..
Evet aynı Kuran, aynı başörtüsü, aynı tesbih (Tesbih kırılmıştı evet ama Hamza taneleri tek tek toplamış tekrardan dizmişti) ve gülsuyu...
Kapağını açtı gülsuyunun..
Aynısı olup olmadığını anlamak istedi...
Kokladı, gayet güzel kokusu vardı hâlâ...
Aynısı olsaydı bozulurdu diye düşündü... Sanki içini okumuş gibi "Aynı gülsuyu" dedi
Hamza....
Bozulmadan durmuştu yedi yıl boyunca...
-Bunlar senin Şeyda..
Eğer pişmansan
biliyorum ki can atıyorsundur dinine dört kolla sarılmak için..
işte sana fırsat..
Kuran okumayı
bilmediğini biliyorum ama mealini oku..
Okuduktan sonra da kararını ver...
Yıllarca sakladım bunları..
Niye sakladığımı bilmeden..
Demek ki bu gün içinmiş...
Ve bir kitap daha çıkardı..
-Bu da senin.. Kitabın adı Hz. Fatıma..
Bir kadının örnek alması gereken büyük insanın
hayatı...
Bunu da oku...
Ve cebinden küçük bir kutu daha çıkardı...
-Bu da senin...
Yıllar önce almıştım..
O gün parkta vermeye fırsat bırakmadın..
15 gün sonra yine geleceğim, iyi düşün karar ver...
Ve arkasını dönüp gitti...
Kutuyu açtı Şeyda..
Evlilik yüzüğü vardı içinde..
Nasıl olur da evlenmek isterdi ki kendisiyle...
Kanserdi ve ölecekti...
Sonra gözü Kuran'a takıldı..
Elini uzattı almak için...
Hayır alamazdı..
Kuran'a abdestsiz dokunulmadığını biliyordu...
Yerinden kalktı usulca..
Daha önce gördüğü ve bildiği kadarıyla abdest aldı...
Tekrar Kuran'ı almaya yeltendi..
Hayır yine dokunamazdı...
Başörtüsünü aldı ve başını örttü...
Aynaya baktı..
Nasıl da güzel olmuştu...
Şimdi Kuran'ı alabilirdi...
Ve okumaya başladı...
15 gün sonra...
Hamza yine kapıdaydı...
Şeyda kapanmıştı ve ayağa bile kalkmıştı...
Gördükleri karşısında öyle memnun oldu ki hemen
"Helalim olur musun" deyiverdi...
Evlenmişlerdi...
Şeyda tedaviye devam ediyor..
Gittikçe iyileşiyordu...
Hz. Fatıma'nın hayatı onu öyle etkilemişti ki
her haliyle Onu örnek almaya çalışıyordu..
Şeyda'da ki bu büyük değişiklik de Hamza'ya
kendisinin yıllar önce nasıl değiştiğini
hatırlatıyordu..
Ikisi de doğru yolu bulmuşlardı...
Sürekli okuyup kendilerini geliştiriyorlardı...
Şeyda ölümden korkmuyordu artık...
Tam anlamı ile dört dörtlük bir mü'mine
olmuştu...
Bir yıl sonra...
Çok istedikleri hacc farizasını yerine getirmek
için uçağa binmişlerdi..
Hakan da yanlarındaydı...
Üçünün de içi içine sığmıyordu...
Lebbeyk Allahumme Lebbeyk nidaları ile
kutsal topraklara ayak bastılar...
Bir hafta olmuştu Medine'ye geleli...
Bir akşam vakti otelde Hamza Şeyda'ya
seslendi
"Hanım hadi namaza geç kalıyoruz"...
Ses vermedi Şeyda...
Tekrar seslendi
"Canım hadi ama geç kalıyoruz"..
Yine sesyok...
Yatak odasına doğru ilerledi Hamza...
Şeyda yatıyordu...
Anlamıştı...
O sonsuz yolculuğuna çıkmıştı...
"İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" diyerek
Şeyda'nın elini tuttu...
Elinde bir not vardı...
"Hamzam kendimi iyi hissetmiyorum...
Çok istemiştim kutsal topraklarda can vermeyi...
Galiba RABB'im
duamı kabul ediyor..
Vasiyetimdir: Beni senin
aldığın gülsuyu ile yıkasınlar"...
Cenaze işlemleri yapılmıştı...
Şeyda morga kaldırılmış ve Türkiye'ye gönderilecekti...
O gece Hamza uykuya daldı..
Rüyasında Hz. Fatıma'yı görmüştü...
Ve elinde o gülsuyu...
Şeyda'yı yıkıyordu Hz. Fatıma...
Ve mırıldanıyordu gülümseyerek
"Cennette arkadaş lazım bana" diyordu... Kan ter içinde uyandı Hamza...
Ve bir daha uyuyamadı...
Sabah hemen kalktı gülsuyunu aramaya başladı...
Yoktu..
Koşarak morga gitti..
Görevliye yalvara yakara Şeyda'nın bulunduğu kabini açtırdı...
"Bismillah" diyerek açtı yüzünü...
Şeyda öyle gülümsüyordu dişleri görünüyordu
bu gülümsemeden...
Elleri titredi Hamza'nın...
Ağlıyordu bir taraftan...
Öyle güzel kokuyordu ki naaşı insanı
büyülüyordu sanki...
Biraz daha açtı örtüyü...
Ve ve ve düşüp bayıldı oracıkta...
Gülsuyu kutusu boş bir şekilde orada
duruyordu...
Evet Şeyda Hz. Fatıma tarafından o gülsuyu
ile yıkanmıştı...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)